6 Şubat 2015 Cuma

Hercule Poirot vs Sherlock Holmes

İlk olarak karakterlere bir göz atalım... Conan Doyle'un Holmes'ü ve Christie'nin Poirot'su... Holmes yaratıcısından daha çok bilinen bir karakter. Öyle ki Sherlock'u yazar zannedenler bile çıkabiliyor. Öte yandan "Ben Christie'ye bayılırım." deyip de "Peki ya Poirot?" deyince, "O kim?" dercesine insanın yüzüne bön bön bakanlar var... İşin kötüsü "O kim?" de diyorlar! Yani Ekşi Sözlük'ten bir yorumda dendiği gibi, "Sherlock Holmes yazarının önüne geçmiş bir roman kahramanıdır, Hercule Poirot ise yazarının kahramanlarından biridir."
   Ancak Poirot, daha canayakın, daha gerçekçi, daha insancıldır. Evet, her seferinde cinayetleri çözer ama bazen kaybeder (bakınız Beş Küçük Domuz), bazen de ölen kişinin gerçekten ölmeyi hak ettiğini düşünerek olayı polise taşımaz (bakınız Doğu Ekspresinde Cinayet). Ölümü bile daha gerçek ve şanına yaraşırdır. Uçurumdan düşmemiştir, ilahi adalet için ölmüştür. Ayrıca öldükten sonra da tekrar dirilmemiştir. Ne üç yıl sonra, ne de başka bir zaman.
   Eğer bir dönem Kanal D'de yayınlanmış olan Kanıt dizisi sıkı takipçilerinden biriyseniz, Prof. Dr. Sevil Atasoy'un bir bölümde Sherlock Holmes'ün yaptığı bazı şeylerin bilimsel olarak yapılmasının imkansız olduğunu, kurgu gereği yapıldığını söylediğini duymuşsunuzdur... Holmes bazı açılardan gerçek dışı bir karakterdir. Poirot ise fazlasıyla gerçektir. Holmes'e gereken çoğunlukla elle tutulur gözle görülür delillerdir. Olay yerine gidecek, ava çıkıp tüm delilleri toplayacak... Poirot'nun ise ihtiyacı olan tek şey küçük gri hücreleridir. Bir yandan ayaklarını uzatıp höpürdete höpürdete kahvesini içip, tatlılarını mideye indirip göbeğine göbek katarken; diğer yandan sadece düşünerek bir cinayeti aydınlatabilir. (Bakınız Beş Küçük Domuz). Ayrıca her normal insan gibi onun da belli başlı takıntıları vardır. Simetri hastasıdır. Düzen onun yaşam stilidir. Hercule Poirot Einstein gibi, Barış Akarsu gibidir; Sherlock Holmes ise Spiederman, Harry Potter gibi. Biri bu dünyadan, efsanevi, özel bir kişiliktir; diğeri asla yaşamamış, kurgularda var olan bir süper kahraman.
   Tabi bir de yazarları ve yardımcıları var... Conan Doyle Amca da zekidir, usta bir kurgucudur ama disleksi hastası (okuma-yazma bozukluğu) olmasına rağmen Conan Doyle'dan çok daha ünlü bir yazar olan Christie bana göre daha idealdir. Gerçi Christie'nin Poirot'u oluştururken bazı noktalarda Conan Doyle'dan esinlendiği de bariz bellidir. Yine de Bana Sir Arthur Conan Doyle'un otuz iki dişini göstererek güldüğü bir fotoğrafını bulabilir misiniz? Bulamazsınız. Yok çünkü. Sanırım Holmes'te hissettiğim o duygusuzluğun, monotonluğun nedeni de bu. Yazarı gülmeyince, Holmes nasıl güldürsün?
   Dr. Watson ve Albay Arthur Hastings... Açıkçası kitaplara göz atıldığında Poirot ve Holmes'ün yanında ikisi de salak kalıyor :) İkisi de dedektifliğe meraklı, farklı mesleklerle uğraşan ve dedektiflik becerileriyle pek alakası olmayan kişiler. Hep esas dedektiflerin yanlarında olmalarına rağmen, olay halk toplanıp açıklığa kavuşturulduğunda herkesten fazla şaşıran kişilerdir çünkü o ana kadar neyin neden yapıldığı, hangi sorunun neden sorulduğu konusundaki merakları dostları tarafından giderilmez. Hemen hemen her düşünceyi kendisine saklar Poirot da Holmes de... Ama nedense Hastings'e hep daha fazla kanım ısınmıştır. Arkadaşı Bay Bıyık yüzünden olsa gerek :)
   Hayran kitleleri arasında da farklar vardır elbet. (Genelleme yapıldığında) Poirot fanlarının her iki dedektifin maceralarına da göz atmış, ve Poirot'nun açık ara farkla önde olduğunu düşünen, ancak Holmes'çü %90'lık kesim tarafından dikkate alınmayan kişilerdir. Holmes severler ikiye ayrılır. Bunların çoğu Poirot'yu daha önceden duymamış, duyduğunda da "Holmes gibi ün yapmış biri varken o da kimmiş?" diye burun kıvırıp daha sonra bu ismi unutan kimselerdir. Tabi Poirot da okumuş olup yine de Holmes'ü tercih edenler de yok değildir. Bir de "Ben dedektiflerle ilgilenmiyorum, ikisi de iyi işte." diyerekten ortamdan uzaklaşmaya çalışanlar vardır. Onlar, illa kitaplardan konuşmak istiyorsanız yanlarında Bella'yla Edward'dan bahsedilmesi gereken kişilerdir.
   Ben büyük bir Poirot severim. Eğer karşı karşıya gelseler, olayda delil varsa kapışırlar ve sonunda Poirot alır; olayda delil yoksa gri hücreler gerekiyorsa Poirot açık ara farkla alır. Yani her türlü Poirot alır.
   Poirot, adı geçtiğinde bıyığınızı düzeltmeniz gereken, bıyığınız yoksa varmış gibi düzeltmeniz gereken sevimli, tombul, yumurta kafalı zeka küpüdür.
Peki siz hangisinden yanasınız?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder